Çocuklar ülke değişimine kolay adapte olur mu?

15.10.15

2011'de İstanbul'dan çıktık çıkalı 3 ülkede yaşadık 5 sene içinde. Dördüncü ülkemiz Panama'ya doğru yola çıkacak olmamız  Murat ve benim için artık alıştığımız bir durumdu. En azından bizi neler bekliyor, nelerden geçeceğiz aşağı yukarı tahmin edebiliyorduk, kaldı ki biz bu değişime hazır ve istekliydik. Bu kez çocukla ülke değiştiriyoruz, bambaşka bir dil ve kültürü olan bir ülkede Alp'e ne olacaktı?

Gelelim Alp'e.. Birçok kaynakta bakınca aslında çocukların değişime adapte olması, yetişkinlere göre daha hızlı ve kolay oluyormuş, ancak biz yine de Alp için geçiş sürecini nasıl daha kolaylaştırabiliriz, bu süreçte biz neler yapabiliriz diye bir uzmana danıştık.  Aslında Alp, henüz 1 yaşını yeni doldurmuş, etrafında olup bitenin çok da farkında değildi. Çevresindeki herşeye hızlıca alışıyordu. Yine de hazırlıklı olmakta yarar vardı.

Türkiye'de olduğumuz zaman içinde bir pedagoga danışmak istedik, her ne kadar ingilizce çok iyi anlaşsak da insanın kendi anadilinde konuşması, ortak kültürden gelen birine derdini anlatması ve çözüm bulması başka hiçbirşeye benzemiyor! 

Tüm görüşmemizi söyle özetleyebilirim. Pedagog aynen tahmin ettiğimiz gibi çocukların çok kolay adapte olduğundan bahsetti. En önemli konu, çocuk için aynı anda birden fazla değişiklik olmaması. Buna dikkat ettikten sonra çoğu konu kendiliğinden yolunu bulacaktı. Yani kısaca, ''...Çok da üzerinde durmayın, düşünmeyin, kurcalamayın, Alp'i de kendi haline bırakın. Sorun olmayan yerden sorun çıkartmayın...'' demek istedi galiba bize.. İşte yeni nesil pimpirikli aile modeli hepimizin içinde bir yerde var, illa ki.. Böyle zamanlarda devreye giriyor.. Gerçi fena da olmadı, bazıları bildiğimiz şeylerdi,  evet. Ama aynı zamanda yeni faydalı bilgiler de edinmiş olduk. 

Görüşmemizin detayını merak edenlere; pedagogumuza neler sorduk, ne cevaplar aldık, paylaşalım.. Lütfen dikkat, danıştığımız konularda uzman görüşü sadece 1-3 yaş grubu çocuklara yönelik, diğer yaş grupları için farklı öneriler olacaktır mutlaka aklınızda olsun..

-Yeni çevreye ve yeni eve alışma sürecinde neler yapabiliriz?
- Bol bol gezin, çevreyi anlatın, rutinler oturtmaya çalışın! 
Eh, bu konu hallolmuş sayılırdı. Biz ailecek gezmeyi çok sevdiğimiz için, özel birşey yapmamıza gerek kalmayacaktı. Nitekim gelir gelmez, boş durmadık. Bol bol gezdik, eve geçmemizle birlikte park, havuz, markete yürüyüş ve alışveriş rutinlerimiz de oturdu.

-Aile ve sevdiklerimizden uzakta olması konusunda ne yapabiliriz? Devamlı görüntülü konuştuk bugüne kadar sevdiklerini öğrenmesi, onlarla bir bağı oluşması için. Acaba ek olarak başka ne yapabiliriz. 
-''Aile ile iletişime devam etmek önemli. Düzenli aralıklarlar görüşmeye devam edin aynı şekilde. Bir de ona ek olarak, 1 yaşından sonra sosyal ihtiyacı daha da artacak. Devamlı iletişimde olduğunuz  sosyal bir çevrenin olması önemli. Çekirdek ailesi dışında, çevresinde fiziksel olarak birarada olduğu onu seven kişilerin olması, arkadaşlık kurması önemli'' diye tavsiye etti pedagogumuz.

Panama'ya daha gelmeden anneler kulübüne üye olmam, hemen ikinci haftamızda anneler buluşmasına gitmem ondan. Şimdilik Fransız, Polonyalı, İngiliz, Kanadalı, İskoç ve Alman anne-babalarla kurduğumuz aynı yaş grubundan 7-8 çocuklu bir oyun grubumuz var, haftada bir buluşmaya da başladık. Doğru yoldayız diye düşünüyorum.

-Hemen konuyla bağlantılı olarak sormak istedik.. 2 yaşa kadar uzmanların ekran limitleme tavsiyesi var ya, ekran bizim iletişim aracımız ailelerimizle, acaba bunda herhangi bir sıkıntı var mı?
Pedagoğumuz ekranı limitleme konusunda hemfikir ne kadar az ekran o kadar iyi, çünkü ekrandaki dünya 2 boyutlu ve tek yönlü iletişim var. Bu sebeple çocuklarda algılama problemi oluşabiliyor, kavram kargaşası olabiliyormuş. 
Ekran üzerinden görüntülü konuşmayı farklı değerlendirdiğini söyledi, en azından interaktif bir iletişim söz konusu olduğundan bunda sakınca görmedi, devam edebileceğimizi söyledi. 
Aslında bir yerde manasız da bir soruydu galiba. Ne yani ''Hayır, aman aman çok zararlı'' dese teknolojinin verdiği bu nimetten faydalanmayacak mıydık??? Ekranlar, hem ailelerimiz hem bizim için en önemli iletişim aracı! Görüntülü konuşmalar da olmasa ne yaparız! En azından sakıncası olmadığını öğrenmiş olduk, içimiz rahat etti bu soru onun içindi galiba. Bu Alp için yeni birşey değil zaten alışık olduğu bir durum.

- Ülke değiştirdiğimiz bu dönemde, kreşe başlatmak istiyoruz ama doğru zaman nedir, anlamadığı dilin konuşulduğu ortamda olması sorun mudur? 
- ''Sosyalleşmesi için çok iyi kreşe gitmesi. Dil konusunu da hiç düşünmeyin çok hızlı bir şekilde komutlara alışacaktır. Başlaması için de tek doğru bir zaman yok, 18 ayda daha kolay adapte olduklarını gösteriyor araştırmalar, adaptasyon daha hızlı oluyor, ama öncesinde de başlamasında bir sakınca yok'' diye cevapladı pedagogumuz. 

Evimize, Panama'ya bir miktar alıştıktan sonra başlamasını tavsiye etmişti pedagoğumuz. Sosyalleşmeye ihtiyacı var diye, biz biraz daha erken başlattık 15 aylıktı Alp başladığında. İspanyolca ve ingilizceye ne kadar önce maruz kalırsa o kadar iyi diye düşündük. Zaten eve de geçtik, yerleştik hatta alıştık bile. ''Alp'in odası nerede?'' diye sorunca odasına koşan bir bıdık var evimizde. Yani evi de benimsedi. Kendi oyuncaklarına oyun minderlerine kavuşunca çok zor olmadı. 

-Birden fazla dile maruz kalacağı için dil gelişimi nasıl olur, konuşması gecikir mi, bu süreçte biz neler yapmalıyız?
-''Türkçe, İngilizce ve İspanyolca'ya maruz kalacağı için konuşması bir miktar geç olabilir evet. Ama bu kötü birşey değil. Aynı anda 3 dil için kelime hazinesi, kalıpları öğrendiği için, konuşmasının yaşıtlarına göre biraz daha geriden gelmesi doğal. Siz sadece evde tek dil konuşmaya özen gösterin'' diye tavsiyede bulundu. 

Evde tek dil konuşulması konusuna son derece katılıyorum. Kendim de Hollanda'da büyüdüğüm zamanlardan biliyorum. Bizim evimizde sadece türkçe konuşulurdu. Çok yakın arkadaşlarım ya da kuzenlerimin evlerinde öyle bir kural yoktu. Hatta bazı türk aileler vardı ki ''Aman evde de hep hollandaca konuşalım da geri kalmasın sınıfında'' diye düşünürlerdi. Ama ne oldu, anadilleri olmasına rağmen, ne yazık ki o arkadaşlarım ya da kuzenlerim türkçeyi hiç bir zaman çok iyi konuşamadılar. Evde türkçeyi, okulda ve sosyal saatlerimizde hollandacayı çok iyi öğrenmiştik biz kardeşimle. Dile maruz kalınan toplam süre olarak bakınca hollandaca zaten öndeydi. Diğer ailelerin, hollandaca öğrensinler diye ayrı bir çaba göstermelerine gerek yoktu aslında.

Bizim buradaki durumuz da benzer şu anda. Farkında olmadan aslında İspanyolca ağırlıklı bir ortamdayız. Kreşte 4 saat ispanyolca, dışarı çıktığımızda, sokakta markette yanınızdan geçen insanlar ispanyolca konuşuyor, radyoda şarkı ya da reklam varsa sözler konuşmalar ispanyolca.. Kendimiz bile dış dünya ile bağlantıdayken, ya ingilizce ya ispanyolca konuşuyoruz çocuğumuzun yanında. O sebeple ispanyolca o minik kulaklara sürekli giriyor. Mühim olan ev dilinin sadece türkçe olması. Çünkü çocuklar dili mekanla, ya da kişilerle ilişkilendiriyor. ''Okulda konuşma şeklim böyle'', ''Evimde annemle babamla konuşma şeklim de şöyle'' diye kodluyor beyninde; dil kavramı yok ki henüz, bu ispanyolca bu türkçe diyebilsin.

Şu anda Panama'da Alp'in çocuk doktoru da aynı şekilde tavsiye ediyor, evde tek dil benimseyin diyor. Bir de faydalı başka bir bilgi daha verdi. ''Eğer ki başka bir dil daha öğrensin istiyorsanız, bir cümle kurduğunuz zaman o cümleyi tek dilde kurmaya özen gösterin. Türkçe başladınızsa cümleyi türkçe tamamlayın, ya da ingilizce başladınızsa ingilizce tamamlayın.'' dedi! Yani türkçe cümle içerisinde, ingilizce ya da ispanyolca kelime kullanmayacakmışız. 

Mesela su ispanyolca ''agua''. Alp şu anda su istediğinde, henüz türkçe su diyemezken, kreşten dolayı  ''agua'' demeye başladı bile. Örnek olarak, 
- ''Anne, agua'' dediğinde. 
- ''Al, bakalım Alp'cim sana AGUA'' dememek lazımmış.
- ''Al, bakalım Alp'cim sana SU'' demek doğruymuş. 

Çocuklarda, dil öğrenimi 4 yaşa kadar kelime kelime değil de kalıplar halinde oluyormuş. Ancak 4 yaşından sonra hangi kelime hangi dile ait, ayrıştırmaya başlıyorlarmış. O sebeple kafaları karıştırmamak için bir cümlede tek dil kullanmaya özen gösterelim hep beraber. Birden fazla dil öğrenerek büyüyen çocukları olan ailerlere  küçük bir tavsiye..

İlerleyen günlerde, Alp'in dil öğrenme sürecini yine paylaşırım. Şimdiden söyleyebilirm ki, hiç endişe etmemek lazım hakkaten. Neden mi? Kreşe henüz 1 aydır gidiyor. Onun için hayati kelimelerin ispanyolcasını öğrenmiş bile, mesela su=agua, anne=mami, baba=papi ve itfaiye=bomberos:)) Hahaha, şaka değil, epi topu 20-30 kelime biliyor, bizim arkadaş itfaiye hastası olduğu için, bomberos ilk söylediklerinden..  

Bir şekilde kendini ifade etmenin yolunu buluyor demek ki, mecbur kalınca!  Alp'in kreşinde Dünya Günü etkinliği varken çekmiştim yukarıda gördüğünüz kapak fotoğrafını geçen hafta.. Alp'in yeni ülke yeni bir dile adaptasyonu ile ilgili bir yazı yazmak geçiyordu aklımdan, tam isabet oldu..

Sonuç olarak; herşey için zaman lazım.. Bir de ebeveynler olarak belli prensipleri benimseyip, tutarlı olduğumuz dünyada gerisi kolay galiba! 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder