HER SEFERİNDE SİL BAŞTAN...

23.8.17
Göçebe hayat yaşayan expatgiller olarak 7 seneyi devirdik, 8. senemizdeyiz. 2 seneyi biraz geçti, 3. ülkemiz Panama'dayız. O da şimdlik.. Seneye muhtemelen, Panama da bitecek, bizim için yeni bir ülke başlayacak. ''Nasıl yapıyorsunuz zor değil mi, ne çok ülke değiştirdiniz'' diye soranlar oluyor. Sevdiğin herkesi, aileni ya da arkadaşlarını geride bırakmışsın, alışık olduğun herşeyi, kurulu düzenini. Sonra sil baştan yeni düzen kurmuşsun, tam alışmışsın, bi daha onu da bırakmışsın.

Her seferinde sil baştan başlamak tabii ki zor! Ama inanılmaz büyük bir tecrübe. Zaten kolay tecrübe var mı hayatta?? ''Her seferinde sil baştan'' başlamanın nesi zor nesi kolay anlatmaya çalıştım kendimce.. Sizce en zoru ne??

''Her seferinde sil baştan'' derken mesela neleri kastediyorum..
- yeni banka hesapları aç
- yeni telefon hatları, elektrik su her türlü hesapları aç
- yeni bir araba al
- yeni ehliyet al (türk ehliyetin geçici süre ile geçerli çoğu yerde)
- yeni ev bul (gidilecek yeri herşeyiyle incele araştır oku neresi sana daha uygun anladıktan sonra)
- yeni kreş-okul vs bul
- yeni bakıcı, yardımcı vs bul
- yeni doktorlar bul
- yeni kuaför, berber (bu kabusa dönüşebiliyor, biz kadınlar için özellikle)
- yeni terzi, kuru temizlemeci vs.
- yeni dil öğren (resmi dil ingilizce olmayan ülkeler için)
- yeni market bakkal semt pazarları bul falan bunun gibi bir dolu başka yeni diye listeyi uzatabiliriz.

Yukarıdaki temel ihtiyaçlar farklı bir ülkede ilk düzeni kurmak için olmazsa olmazlar. Liste halinde  bakınca basit gibi gelebilir. Ama aynı şehirde ev taşımaya benzemez, aynı ülkede şehir değiştirmek de değil. Bu başka bi boyut. Sistemler, işleyiş vs herşey başka çünkü. 

Bir de üstüne, dilini tam konuşamadığın, ingilizcenin ise pek konuşulmadığı bir Latin Amerika ülkedesindeysen, bir Avrupa ülkesi için gerekli eforu, 55 ile çarpabilirsin kabaca! Tecrübeyle sabit, Panama'ya yerleşmek, İsviçre veya İngiltere'ye yerleşmek ayrı kulvarlarda gerçekten..

Neyse çok da şeeyetmeyin, bu yukarıda saydıklarım, nereye gidersen git dilini bil ya da bilme bir şekilde halloluyor. Yerleşik hayata geçiyorsun, öyle ya da böyle. Sancılı ya da sancısız..
Şimdi gelelim esas meseleye..

Sil baştan çevre edin arkadaşlıklar kur, bulunduğun yerde aidiyet duygusu oluşsun.. İşte esas mesele bu! Soruyu böyle okumak lazım. İşin esas zor kısmı budur!

Kendini bir yere ait hissetmen, orayı evin gibi görebilmen, anlatırken bizim oralar diye bahsedebilmen için zaman gerekiyor. Ama daha çok EMEK.

Çekirdek aile olarak  2-3 sene takılırız, sonra da geri döneriz demekle olmuyor. Sosyal varlıklarız neticede, çevre şart!
Bir arkadaşla  kahve eşliğinde sohbet etmek, sokakta yürürken ansızın tanıdık birini görüp selamlaşmak hatta durup kısa konuşmak, göçebe geldiğini bildiğin yerde bile ihtiyaç duyduğun şeyler!

Yeni bir ülkede çevre edinmek için neler yapıyoruz?
Herşeyden önce zaman ve emek harcıyoruz. Evde oturarak çevre yapılmıyor çünkü.
- Yeni ülkedeki Türk komünitesi ile bağlantıya geçiyoruz, tanışıyoruz.
- Genel olarak yeni insanlarla tanışmak için fırsatlar kovalıyoruz, sonra evimizin kapısını açıyoruz başka fırsatları da biz yaratıyoruz.
- Okuldan velilerle tanışıyoruz, iş arkadaşları ile iş dışında sosyalleşiyoruz, ortak bir uğraş spor, hobi grupları gibi topluluklar bulmaya çalışıyoruz.
- Sosyal medyanın gücünden faydalanıyoruz. Bu konuya şu yazımda değindim bakmak isterseniz..

Bir buluşuyorsun tanışma şeklinde, ikinci de hafiften hikayeler paylaşılıyor, sonra komik anılar derken ortak anılar biriktirmeye başlamışsınız. Yeni yaşadığın yeri işte o zaman sevmeye başlıyorsun, insanlarıyla.

Tamam bunların hepsini yaptık, çevre de edindik. O kadarı da yetmiyor. Bir tık ötesi lazım.. O zaman, esas can alıcı noktaya geliyorum. Ki bu en mühim kısım bence, kendini ne kadar oraya ait hissediyorsun? Entegre olabildin mi yoksa hala birçok şeye fransız mısın?? 

Sorumu sordum bıraktım.. Onu da ayrıca konuşalım..

Arkası yarın..

Sevgiyle,

Elvan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder